Karanlık mahzenleri inleten insan çığlıkları kulaklarınızda, koridorlarda dolaşan siyah maskeli cellatların kanlanmış gözleri üzerinizde geziniyor. Korku ve çaresizliğin derinliklerinde kaybolmuş mahkumlarla yüzyüze gelmemek için bakışlarınızı kaçırıyorsunuz. Kasvet, çoktan ruhunuzun derinliklerine kadar neşrolmuş olsa da sizin tek arzuladığınız bu kan kokan mahzenlerdeki İşkence Yöntemleri ni bizzat gözlemlemek…
En iç ürpertici idamlardan birisidir kazığa geçirilerek idam. Kurban öncelikle çırılçıplak kalacak şekilde soyulur, ardından yüzükoyun biçimde yere yatırılarak, kazık bilindiği gibi tam olarak anüsden değil, kuyruk sokumundan, hayati organlara zarar vermeyecek şekilde, nitelikli bir cellat tarafından sokulmaya başlanırdı. Korkunç bir açı çeken kurbanın bu süreçte bayılmayıp daha fazla acı çekmesi için uğraşılır, sivriltilmiş uc enseden çıktığı zaman doğrultulurak kazık beraberinde yere sabitlenirdi. Kazığa geçirilen kurbanlar sanılanın aksine birkaç saatte değil, günler sonra ölüme kavuşabiliyorlardı.
Kurbanın el veya ayakları sabitlenerek makara yardımıyla gerdirme işlemi uygulanması üzerine kurulu olan bir sistemdir gerdirme işkencesi. Mazisi Antik Çağ'a kadar uzanmakta ve işkence sonrası kurbanlarda çoğunlukla hareket kaybı meydana getirmektedir.
Engizisyonun popüler işkence aletlerinden birisi olan diz ayırıcı, isminden de anlaşılacağı gibi diz kapağına monte edilip ikiye bölmek amaçlı kullanılmaktaydı. Dizin ön ve arka kısmına yerleştirilip vidalar sıkılmak suretiyle birbirine kenetlenen bu iki blok, kurbana korkunç bir acı çektirerek dizi ikiye ayırıyordu. Aynı zamanda farklı uzuvlar için de kullanılabilen çok yönlü bir aletti.
Kapaklar, kapatıldığında dışarıdan ses duyulmaması için kalın yapılmıştır. Çiviler taktiksel olarak vücudun hayatî noktalarına denk gelmemesi amacıyla belirli yerlere yerleştirilmiştir ve bu sayede kurbanın ölümü geç, aynı zamanda bir o kadar acılı olmaktadır. Orta Çag‘da engizisyonun da tercihleri arasında yer alan çivili tabutun kullanımına 16.yy sonlarına kadar devam edilmiştir.
Kafa Parçalayıcı, kurbanın başının üst kısmına yerleştirilir, ardından çenesi alttaki metal plakaya konularak vidalar sıkılmak suretiyle işkenceye başlanılırdı.İlk aşamada çene ve dişler parçalanır, sonrasında gözler yuvalarından fırlar ve kafatasının parçalanması ile kurban korkunç bir acı çekerek can verirdi.
Psikolojik yönden aşağılamak amacı ile suçlulara takılan aşağılama maskeleri genellikle Orta Çağ Avrupası‘nda kullanılmaktaydı. Mahkum, yerleşim merkezindeki meydanda bulunan bir kazığa maske suratındayken bağlanılır, ardından da herkesin alay etmesi için uzun süre serbest bırakılmazdı. Bazı versiyonları bağırmayı ve konusmayı engellemek için ağız kısmında tenis topuna benzeyen bir sünger barındırmaktadır. Mamafih maskelerde göze çarpan eşek kulağına benzeyen bölüm aptallığı, domuz burnu ise pis olmayı ifade etmektedir. Avrupa’da domuz ve eşşek kelimelerinin hala aşağılayıcı bir söz olarak addedildiğini hatırlatmakta fayda var.
Rothenburg Medieval Crime Museum'dan aşağılama maskeleri örnekleri
Kızgın yağ işkencesi genellikle içine şeytan girdiği düşünülen insanlara uygulanmaktaydı. Yağın baştan aşağıya döküldüğü ilk anda tüm kötü ruhların çıkacağına inanılır ve bu amaçla bir papazın belli metinler okuması eşliğinde işkence uygulamaya konulurdu.
Engizisyonun sıkça tercih ettiği yöntemlerden birisi olan suda boğarak öldürme cezası genellikle cadı olduğu düşünülen kişileri infaz etmek için uygulanıyordu. Mahkumun elleri ve ayakları kalın bir iple düğümlenir, ardından ayaklarına ağırlık bağlanarak suya atılırdı. Şayet atılan kişi kurtulursa cadı olduğu onaylanır, öldüğü takdirde ise ailesine iyi bir hristiyan olduğu için teşekkür edilirdi; ancak sıkı düğümlerden genellikle kurtulan olmazdı.
Engizisyonun sıkça tercih ettiği yöntemlerden birisi olan suda boğarak öldürme cezası genellikle cadı olduğu düşünülen kişileri infaz etmek için uygulanıyordu. Mahkumun elleri ve ayakları kalın bir iple düğümlenir, ardından ayaklarına ağırlık bağlanarak suya atılırdı. Şayet atılan kişi kurtulursa cadı olduğu onaylanır, öldüğü takdirde ise ailesine iyi bir hristiyan olduğu için teşekkür edilirdi; ancak sıkı düğümlerden genellikle kurtulan olmazdı.
Baldassare Peruzzi tarafından resmedilen Phalaris’in idamı ve Sant’Eustachio Kilisesi’nden Eustace’ın idam edilişine dair Francesco Ferdinandi yapımı bir fresk
Engizisyonun en trajikomik işkence aleti olan Böğüren Boğa‘nın içine idam mahkumu olan kişi canlı iken konulur, sonrasında kapak kilitli duruma getirilip altındaki odunlar yakılırdı. Ateş harlanınca ısınan metal boğa içindeki mahkum çığlık atmaya başlar, bu da boğanın böğürme benzeri bir ses çıkarmasına sebep olurdu.
Engizisyon mahkemesi ise sesin şiddetine göre suçlunun ne kadar büyük bir suç işlediğine karar verir, şayet hiç bağırmadan ölürse ailesine suçlunun iyi bir Hristiyan olduğunu iletirdi.
Baldassare Peruzzi tarafından resmedilen Phalaris'in idamı ve Sant'Eustachio Kilisesi'nden Eustace'ın idam edilişine dair Francesco Ferdinandi yapımı bir fresk
Deri yüzülerek idam yöntemi, Engizisyon çizimlerinde yer alan Orta Çağ’ın popüler yöntemlerinden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gerard David imzalı bir tablo: The Judgement of Cambyses(1498)
Hem ceza hem de sorgulama için kullanılan göğüs kopartıcı, genellikle evlilik dışı çocuk sahibi olan kadınları işaretlemek için kullanılıyordu. Kıskaçlar ateşte kızdırıldıktan sonra gögüse uygulanarak kopartma işlemi gerçekleştirilmekteydi.
Pense mantığından hareketle üretilen timsah makasları genellikle hükümdarları öldürmeye teşebbüs edenleri cezalandırmak için kullanılmaktaydı. Çok sayıda delici dişten meydana gelen alet, ateşte kızartıltıktan sonra kurbanın penisi kopartılır, ardından kan kaybı neticesinde ölmesi beklenilirdi.
Bu yöntem Orta Çağ‘da sıklıkla kullanılmaktaydı. Kurban ayaklarından bir yere asılır, kanın beyne gitmesi için bir süre beklenildikten sonra işkence uygulanmaya başlanılırdı. Orta Çağ Avrupası‘nda genellikle hırsızlık ve zina suçunu işleyenlere uygulandığı bilinmektedir.
Orta Çağ'ın sonlarına doğru kullanılan yöntemlerden biri, İspanyol Botu: Kurbanın bacağı aletin arasına konulduktan sonra iki yanındaki vidalar sıkılmaya başlanır ve bu sayede aletin iç kısmındaki çivilerin bacağa girmesi sağlanırdı. Bu işlem sonrası genellikle bacak kaybedilmekteydi.
Orta Çağ'ın sonlarına doğru kullanılan yöntemlerden biri, İspanyol Botu: Kurbanın bacağı aletin arasına konulduktan sonra iki yanındaki vidalar sıkılmaya başlanır ve bu sayede aletin iç kısmındaki çivilerin bacağa girmesi sağlanırdı. Bu işlem sonrası genellikle bacak kaybedilmekteydi.
İşkence Yöntemleri arasında daima popülerliğini korumuştur Fare İşkencesi. Alt kısmı açık olan demir kafes kurbanın karnı üzerine konulur, ardından fareler bırakılıp sıkıca sabitlenirdi. Kafesin üst tarafında yakılan bir ateş farenin can havliyle karın bölgesini parçalayarak kaçmaya çalışmasına neden olur, sonrasında ise organları parçalanan kurban dehşet verici bir şekilde ölümü tadardı.
İşkence Yöntemleri arasında daima popülerliğini korumuştur Fare İşkencesi. Alt kısmı açık olan demir kafes kurbanın karnı üzerine konulur, ardından fareler bırakılıp sıkıca sabitlenirdi. Kafesin üst tarafında yakılan bir ateş farenin can havliyle karın bölgesini parçalayarak kaçmaya çalışmasına neden olur, sonrasında ise organları parçalanan kurban dehşet verici bir şekilde ölümü tadardı.
Tekerlek işkencesini uygulamanın pek çok yöntemi vardı; kimi zaman tekerleğe bağlanan kurbanların vücutlarına demir sopalar ile vurulur, kimi zaman dağ gibi yüksek bir yerden aşağıya bırakılır, kimi zaman dış yüzeyine sabitlendikten sonra çivili zemin üzerinde ilerletilir, kimi zaman ise adeta kuzu çevirir gibi ateş işkencesi uygulanırdı.
Londra Kulesinin Teğmeni William Skevington tarafından icad edilen metal çerçeveli bu aletin ortasına kurban resimdeki gibi oturtulur, sonra vidalar ağzından ve burnundan kan gelinceye kadar sıkılmaya başlanırdı.
Kedi Patisi olarak bilinen bu yöntem, işkencecinin aleti eline veya uzun bir çubuğa takarak uygulayabildiği, kurbanın herhangi bir yerindeki eti kemikten ayırmak için kullanılan bir uygulamaydı.
Kurban resimdeki gibi karın kısmı yukarıda kalacak şekilde sırtüstü yatırılır, elleri ve ayakları bağlantıktan sonra burun delikleri kapatılarak huni yardımıyla ağzına belirli sıvılar boşaltılırdı. Engisizyon arşivlerinden edinilen bilgilerde kullanılan sıvıların genellikle sirke ve su olduğu göze çarpmaktadır. Zaman zaman işkencenin, boğazın altına kadar bir bez sokulduktan sonra uygulandıgı ve bu sayede yutma refleksiyle kurbanın bezi mideye doğru iterek daha üst düzeylerde acı duyması sağlandığı da bilinmektedir.
Tepesi sivriltilmiş tahta bloktan olusan bu alete kurban, çıplak olarak, sivri kısıma eşege biner gibi oturtuluyordu.Ayak bileklerine uygulanmak istenen cezanın şiddetine göre belli ağırlıkta yükler bağlanarak, kurbanın acı çekmesi mümkün hale getiriliyordu.
Kurbanın cinsiyetine göre anüs veya vajinadan uygulanan bu prosedürü kontrol eden işkenceci, tattırmak istediği acının şiddetine göre halatları serbest bırakıyor veya çekiyordu.Aynı zamanda kurbanın ayaklarına ağırlık bağlanılarak da kullanılmaktaydı.
Tıkama armudu, oral veya rektal olarak kullanılmaktaydı. İstenilen bölgeye yerleştirilmesinin ardından işkenceci baş kısmı var gücüyle çeker, böylece kurbanın genelde ölümle sonuçlanan tedavisi imkansız hasarlar alması sağlanırdı.
Sırasıyla Museum der Festung Salzburg ve Lubuska Land Museum'dan tıkama armudu örnekleri
Continue Reading