Avrupa Deyim ve Tekerlemelerinin Menşei
Günümüzde yaygın olarak kullanılan birçok deyim ve tekerlemenin çıkış noktası esasında Orta Çağ’da yaşanılan bazı olaylardır. Şayet keşif kokusuyla sizi asırlar öncesine davet eden kahvenizi yanınıza aldıysanız koltuğunuza yaslanın, ardından Orta Çağ Deyim ve Tekerlemelerinin Menşei‘ne birlikte göz atalım..
“Kedi Köpek Yağıyor”
Orta Çağ Avrupası‘nda halk, evlerinin çatılarını genellikle kamış ve saman ile kaplıyordu. Sıcak ve konforlu olan çatı boşlukları, barınmaya elverişli durumu sebebiyle, kedi, köpek ve böceklerin sıklıkla tercih ettiği yerlerdendi. Havanın soğuk olduğu günlerde saman ve kamışların arasından tavan arasına giren birçok hayvan, yağan yağmurla beraber kayganlaşan zeminde tutunamayıp evin içine düşmekteydi. Sıklıkla yaşanan bu olay “kedi köpek yağıyor” (It’s raining cat and dogs) deyimi ve İngiliz usülü cibinliğin menşei durumundadır.
“Bezelye Lapası Sıcak, Bezelye Lapası Soğuk, Kazandaki Bezelye Lapası Dokuz Günlük”
Yemekler genelde yanan bir ateşin üzerinde asılı durumda bulunan kazan vasıtasıyla yapılırdı. Ateş her gün tazelenir, kazan içinde önceki gün veya günlerden yemek kalmaması durumunda yeni gıda maddeleri ilave edilirdi. Orta Çağ Avrupası’nda ekonomik durumun pek iç acıcı olmaması sebebiyle, et halk nezdinde lüks tüketim olarak addedilir, bu sebeple öğünlerde ağırlığı genellikle sebze yemekleri teşkil ederdi.
Kimi zaman bu yemeklerin tüketilememesi nedeniyle kazan içinde günlerce bekletildiği olmaktaydı. Zaman içinde bu olay,” Bezelye lapası sıcak, bezelye lapası soğuk, kazandaki bezelye lapası dokuz günlük (peas porridge hot, peas porridge cold, peas porridge in the pot nine days old) tekerlemesinin çıkışına neden oldu.
“Banyo Suyuyla Beraber Bebeği de Atmayın!”
Ataerkil toplum düzenine sahip olan Orta Çağ Avrupası‘nda, erkek tabii olarak pak suda ilk yıkanan olma imtiyazına sahipti. Temizlik kültürü zayıf olan Avrupa halkları banyo olarak genellikle içine sıcak su doldurulmuş bir fıçı kullanırdı. Bu durağan suda evin erkeğinden sonra oğullar ile diğer erkekler, ardından kadınlar, en son olarak da bebekler yıkanırdı. Tabii olarak o kadar kişinin yıkanmasından sonra adeta zifir rengine dönen suya düşürülen, toka, yüzük benzeri eşyaları bulmak işkence haline dönerdi. Zaman içinde bu olay, “Banyo suyuyla beraber bebeği de atmayın!” (Don’t throw the baby out with the bath water!) şeklindeki metaforik bir anlatıma sahip olan bu hoş deyimin çıkmasına sebep olmuştur.