Günümüzde kır saçları, uzun sakalları ve tatlı koca göbeği ile Hristiyanlarca Hz.İsa’nın doğduğuna inanılan Noel arifesini Noel‘e bağlayan gece, yani 25 Ağustos gecesi evlere gizlice girerek hediyeler bırakan tonton bir ihtiyar olarak karşımıza çıkar Noel Baba. Avrupa insanın genelde Santa Claus olarak tanıdığı, gerçek adı ise Aziz Nikolas olan bu şirin insan esasında Orta Çağ Anadolusu‘nda yaşamış bir din adamıdır.

Tarihler MS 260-270 yıllarını gösterdiğinde, adı Epiphanius ya da Theophanes olduğu düşünülen varlıklı bir tüccarın oğlu olarak, bugünkü Kaş ilçesinin Kalkan beldesi yakınlarındaki bir Likya kenti olan Patara‘da dünyaya gelir. Baba ve annesinin veba salgını sonrası gerçekleşen vefatı ardından bıraktığı mirası fakirlere yardım amaçlı kullanması ile kısa sürede halkın gönlünü fetheder. Hayatını iyilik yapmaya adamış dindar birisidir Aziz Nikolas…

Manevi arzuları maddi arzulara nispeten daha yoğun yaşaması, onu Orta Çağ’ın derinliklerine yolculuğa çıkıp Hristiyanlığı tanıtmaya iter.Bu sayede ünü her yere yayılır ve tanınan biri haline gelir.

Roma İmparatoru Diocletianus Durumdan Rahatsız

Gaius Aurelius Valerius Diocletianus (d. 245–ö. 312)
Hüküm Süresi: 20 Kasım 284 - 286 (tek başına)

Aziz Nikolas‘ın ününün dört bir yana yayılması ve tek Tanrı inancını yaymaya çalıştığının öğrenilmesi, o zamanlar çok Tanrılı inanca sahip olan Roma‘nın reformcu imparatoru Diocletianus‘u rahatsız etmiştir. Vakit kaybetmeden Noel Baba‘yı tutuklatıp zindana attırır. Aziz Nikolas ise iyilik yapmaya zindanda da devam ederek birçok mahkumun gönlünü kazanır.

Bu süreç içerisinde Demre halkı Noel Baba’nın tutuklatılmasına karşı çıkmaktadır. Halkın tepkisi artınca mecburen Aziz Nikolas serbest bırakılır. Elbette ki serbest kalmadan önce diğer mahkumların da özgürlüğüne kavuşmasını sağlayarak…Hürriyetlerine kavuşan tutuklular onu mahkumların koruyucusu ilan ederler.

Denizcilerin Koruyucu Azizi Demreli Nikolas

Aziz Nikolas Denizcilerin Yardımına Koşarken

Bir rivayete göre, Aziz Nikolas ve beraberindekiler kutsal toprakları ziyaret etmek amacıyla gemiyle Kudüs‘e giderken fırtınaya yakalanırlar. O esnada geminin yakınlarındaki ufak bir yelkenli fırtınayla boğuşmakta iken yelken direği kırılır ve alabora olmak üzere yan yatınca gemiciler denize düşerler. Aziz Nikolas ise vakit kaybetmeden denize atlayarak gemicileri teker teker tekneye çıkartır ve bir daha düşmemeleri için bellerinden iple tekneye bağlar. Sonrasında hızlı bir şekilde yelkeni indirip direği ıskaçaya oturtan Aziz Nikolas, suya düşen yelkeni çıkartıp tekrar direğe takar ve ardından tekne havuzlugunda dua etmeye koyulur. Hava birden dinginleşiverir, onu izleyenlerin şaşkınlığı ise, direğin sanki hiç kırılmamış gibi sapasağlam durdugunu görmeleri ile tarifi olmayan bir hal alır.

Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra yelkenli tekne ikmal için Myra‘nın liman kenti olan Andriake‘ye ulaşır. Fırtınadan sağ salim kurtulan denizciler Myra‘daki kiliseye gittiklerinde, oraya kendilerinden çok önce ulaşmış olan Aziz Nikolas‘ı görürler. Şaşkınlıkları bir kat daha artmıştır, adeta paralize olurlar.Olayın etkisini atlattıktan sonra, yanlarından hiç ayırmadıkları, Aziz Nikolas‘ın kendilerini tekneye bağladığı ipleri ona hediye ederler.

Gel zaman git zaman bu mucizevi olay denizciler arasında yayılır ve ne zaman denizde iken hava patlasa, ruhban olmamasına karşın koruyucu aziz olarak addedilen Demreli Nikolas’a dua edilmeye başlanır.

Hristiyan Dünyası İçin Önemi Artıyor

Kizhi Manastırı’nda bulunan, 18.yüzyılın ilk çeyreğine tarihlenen Aziz Nikolas ikonası. (Karelya / Rusya)

Aziz Nikolas‘a Demre‘ye yerleşmesine müteakiben kilise tarafından piskoposluk ünvanı verilir. Piskoposlukla taçlanmasının ardından Hristiyan dünyası için hatrı sayılır bir önem kazanır. Günümüz tarihçileri Demreli Nikolas‘ın, ilk olarak Aryus ve Atanasyus arasında İskenderiye‘de alevlenen Mesih İsa’nın gerçek tanrı olup olmadığı konusuna açıklık getirilmesi için, 20 Mayıs 325 yılında düzenlenen İznik Konsili‘ne katıldığını düşünmektedir. Buna ek olarak Hristiyan çevrelerin ekseriyeti, Aziz Nikolas‘ın İsa’nın tanrısallığını reddeden Aryus ile uzun mücadeleler verdiğini söylerken, bir kısmı da tam tersini savunmaktadır…Ölüm yılı kesin olarak bilinmemekte, 340’lı yıllar olduğu düşünülmekte, gün ve ay olarak ise 6 Aralık kabul görmektedir.

Mezarını İtalya’ya Kaçırdılar

Aziz Nikolas’ın Noel Baba Kilisesi’nde bulunan lahdi.

Hristiyanlar her şehirlerine bir koruyucu aziz seçmekte olup, bu azizlerin mezarlarının kendi topraklarında yer alması mühimdir. Noel Baba’nın mezarı ise bilindiği üzere Antalya’nın Demre ilçesindeki Noel Baba Kilisesi‘nde idi. Ta ki 1087 yılına kadar.

O tarihlerde İtalya‘dan gelen Latin denizciler kemikleri kaçırarak, defnedilmek üzere İtalya’da bir liman kenti olan Bari‘ye, Aziz Nikolas Bazilikası‘na (temel atım 1089-inşa 1197) götürdüler.

Mamafih belirtmekte yarar var: 28 Aralık 2009‘da Türkiya Hükümeti tarafından İtalya’ya kaçırılan Aziz Nikolas’ın kemiklerinin iadesi istenmiş olup, hala bir karşılık alınamamıştır. Ülkemizdeki bazı Hristiyan topluluklar kemiklerin Türkiya’ya getirilmesini, fakat haklı olarak müzelerde inançsız kişilerin kontrolüne değil, gerektiği gibi kiliselerdeki dindar kişilerin kontrolüne verilmesini istemektedirler.

Peki Günümüzdeki Noel Baba İmgesi Nereden Geliyor ?

Thomas Nast'ın 1888 yılında Clement Clarke Moore'un şiirinden esinlenerek yaptığı Noel Baba çizimi.

Noel Baba deyince; uç kısımları beyaz kürklü kırmızı bir kıyafet giyen, ponponlu beresini başından düşürmeyen kır saçlı ve göbekli şirin bir ihtiyar canlanır hepimizin kafasında.

İlk olarak ABD’li karikatürist ve editoryal çizgi film çizeri Thomas Nast tarafından, kırmızı yanaklı ve göbekli olarak betimlenir bu sevimli ihtiyar ve 3 Ocak 1863 tarihinden başlayarak uzun süre Harper’s Weekly Dergisi‘nin yardımsever kahramanı olur.

Nast bu çizimleri, Amerikalı şair Clement Clarke Moore’un yazdığı kabul edilen ve ölümünden sonra kendisine isnad edilen ‘’A visit from Saint Nicholas‘’ (Aziz Nikholas’ın Ziyareti) veya diğer adıyla ‘’Twas the Night Before Christmas‘’ (Noel’den Önceki Geceydi) şiirinden esinlemiştir.

Bu şiirde, İskandinav mitolojisindeki Baştanrı Odin’e (Wotan, Wuotan) ait birçok hikaye Noel Baba’ya mal edilmektedir. Mitolojideki Odin, Kuzey Kutbu’nda yaşayan, kimi zaman uçan atı Sleipnir ile ava çıkan ve kendisi için şöminenin başına çizme içinde saman ile havuç bırakan çocuklara hediyeler, şekerlemeler dağıtan bir tanrıdır.

Haddon Sundblom'un 1931 tarihinde Coca- Cola adına yaptığı çizim.

Moore çıkardığı efsanede, Noel Baba’yı geyikler ve birkaç konu haricinde tıpkı Odin gibi anlatmaktadır. Oysa gerçek Noel Baba ömr-ü hayatında soğuk nedir bilmemiştir. Zira o Antalya’nın sıcaklarından bunalmış, kavruk tenli bir Anadolu insanıdır…

Noel Baba’ya son ve popüler halini illüstratör Haddon Sundblom Coca-Cola şirketi adına, 1931 yılında vermiş olup, onu gerçekte giydiği yeşil kıyafetler içinde değil de kırmızı kıyafetler içinde betimlemesi şirketin o yıllarda sıklıkla kullandığı kırmızı renk sebebiyledir.

Hepimizin zihninde yer edinen, o garip gülüşüne aşinalaştığımız tonton ihtiyar her ne kadar kırmızı kıyafetleri ile bilinse de, bazı koyu Katolik ailelerin çocuklarına yeşil Noel Baba kıyafeti giydirdiklerini belirtmemde fayda var.

Ağaç Süslemek Paganlardan Gelen Bir Gelenek

Sonbaharda yaprak dökmeyen çam gibi ağaçlar Antik Çağ’dan beri ölümsüzlüğün simgesi olarak kabul edilmiştir. Türkler de dahil olmak üzere hemen hemen her toplumda ağaca tapınmak veya kutsal manalar yüklemek benzeri davranışlar görülebilir.

Günümüzdeki çam süsleme alışkanlığı Avrupalı putperestlerle başlamış olup, bazı rötuşlar neticesinde günümüz Hristiyan toplumlarına entegre edilmiştir. Antik Çağ’daki İskandinav toplumları ağaçların kötü ruhlar üzerinde korkutucu bir etkisi olduğuna inanmış ve aynı zamanda kuşlar için bir yuva hazırlamak gayesiyle ev ila ambarlarını ağaçlarla donatmış, doğadaki ağaçların etrafında toplanıp belli ritüeller gerçekleştirmeyi elzem olarak kabul etmişlerdir. Günümüz toplumlarında evin baş köşesine konulup, üzerine ışık, meyveler, sebzeler, deniz ve orman ürünleri sembolleri veya gerçeklerinin asılması da tıpkı diğerleri gibi paganik bir ritüel olup, doğanın bize verdikleri için minnatarız anlamı taşımaktadır.

Eski Almanya’da kış ortalarında ağaçların ev içlerine konulduğu bilinmekte olup, günümüzdeki Noel ağacı geleneğinin Almanya’nın batısında oynanan bir oyundan geldiği düşünülmektedir :

Orta Çağ’ın yine soğuk bir gününde konusu Adem ve Havva olan bir piyes canlandırılmaktadır.Oyunun ana dekoru ise cennet bahçesini temsil eden, üzerine elmalar asılmış bir çam ağacıdır.

Zamanla Almanlar evlerine bu ağaç gibi bir ağaç koymaya başlarlar, üzerine ise bedenle bağdaştırılan Komünyon (Efkarisyiya, Evharistiya)’daki kutsanmış ekmeği simgeleyen ince ve hamursuz ekmek asarlar. Sonraları ekmeğin yerini çeşitli çörekler alırken, İsa’yı simgeleyen mumlar da eklenir.

Bu adetin İngiltere’ye yayılması 19.yy başlarında Kraliçe Victoria’nın eşi Alman Prens Albert’in desteği ile yüzyıl ortalarında olur. Herhalde estetik duygularının gelişmiş olmasından kaynaklanıyor olsa gerek: Ağaçlara kurdele ve kağıt zincirlerle asılmış mumlar, şekerleme, aynı zamanda kek de ekler İngilizler.

İlerleyen zamanlarda, yani 19.yy’da göçmen Almanlar sayesinde Amerika’ya da yayılan Noel ağacı, Avusturya, İsviçre, Polonya ve Hollanda gibi ülkelerde de yaygınlaşır. Japonya ve Çin gibi Asya ülkelerinin tanışması ise 19.yy sonları, 20.yy başlarına doğru olur.

Günümüzde kısmen seküler bir hal alan bu kutlamalar tıpkı dünyanın çeşitli yerlerinde yapıldığı gibi Türkiya’da da yapılmaktadır. Konuya sadece eleştirmekten anlayan bağnaz insanlar gibi bakmamalı: Alt kültürler, daima üst kültürlerin etkisi altında kalırlar. Sahip olduğumuz bir kültür birikimi elbet var; ancak bunu değerlendirip dünyaya satmaktan fazlasıyla aciz olup, sonrasında dur durak bilmeden Noel’i, hatta ve hatta kapitalist şirketlerce tam anlamıyla seküler hale getirilip, mükemmel bir şekide dünyaya pazarlanan yılbaşını kutlayanları eleştirmek hakikaten gülünesi oluyor.

Her neyse, etrafımıza baktığımızda günümüz dünyasını etkileyen birçok olayın direkt veya dolaylı yoldan Anadolu ile ilişkili olduğu gerçeğini görüyoruz.

Siz siz olun Noel Baba’nın da tıpkı bizler gibi buram buram Anadolu koktuğunu sakın unutmayın


Bu Yazıyı Paylaşın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir